Kök hücre tedavisi, kişinin kendi deri dokusundan elde edilen fibroblastların laboratuar ortamında çoğaltılarak kişiye enjekte edilmesi yöntemidir. Fibroblastlar cildin sıkı, düzgün ve sağlıklı görünmesini sağlayan kollajen, elastik lifler ve hyaluronik asit gibi bağ dokusu elemanları yapımından sorumlu, yara iyileşmesi ve doku onarımında çok önemli rol oynayan hücrelerdir. Ciltte bulunan fibroblast hücre sayısı 25 yaşından sonra zamanla azalmaya başlar ve sonuç olarak üretilen kollajen, elastik lifler ve hyaluronik asit miktarı da azalır. Fibrocell tedavisiyle ciltte azalan bağ doku yerine konularak kırışıklar ve sarkmada azalma ve izlerde hafifleme hedeflenir.
Kulak arkası gibi güneş görmemiş bir deri alanından 3-4 cm’lik bir cilt, punch adı verilen alet aracılığıyla çıkarılır. Hastanın kanı alınır. Alınan cilt dokusu ve kan özel kaplarda ve steril olarak fibroblast kültürü yapan özel laboratuarlara yollanır. Fibroblastlar laboratuar ortamında çoğaltılır. İlk uygulama üretilen fibroblastlarla 4-6 hafta sonra gerçekleştirilir. İlk uygulama sonrası laboratuvarda üretim sürdürülür. Yeni elde edilen solüsyonlar ikinci ve üçüncü seanslarda kullanılırlar. Her uygulamada ortalama 20-40 milyon kadar fibroblast hücresi cilt içine verilir.
Kök hücre solüsyonu cilde mezoterapi yöntemindeki gibi küçük miktarlarda zerkedilir. Tedavi genellikle 4 hafta arayla 3 seans uygulanır.
Fibrocell tedavisi ile cilde zerkedilen fibroblastlar yeniden bağ doku oluşturarak hasar görmüş dokuyu tamir etmeye başlar. Etki diğer yöntemlere göre daha yavaş başlasa da 6-24 ay boyunca düzenli bir düzelme sağlar. Sonuç olarak kırışıklıkları ve sarkması azalmış, parlak canlı bir cilt ortaya çıkar. Elde edilen düzelme uzun sürelidir ve 4-5 yıl sonra bile sürdüğü gösterilmiştir.
Fibroblast kültüründe hücre kalitesi önemlidir. Yaş ilerledikçe hücrelerin üretkenliği azalır. Bu yüzden fibroblast kültüründe en ideal yaş 30-50 yaş arasıdır. Fibroblast kültürü diğer cilt yenileme yöntemleri ile dönüşümlü uygulanarak etkinliği arttırılabilir.
Hastanın kendi hücrelerinden elde edildiği ve yabancı madde içermediği için alerji riski taşımaz. Onarıcı etkisi pek çok yönteme göre daha belirgindir. Dolgu ya da PRP gibi diğer yöntemlere göre daha uzun süre etkilidir (4-5 yıl kadar).
Kök hücre kişinin kendisine ait hücreler olduğu için alerjik yan etkiler beklenmez. Kök hücre cilde ufak iğnelerle verildiği için kısa süren küçük morluklar olabilir.
Günümüzde kök hücre tedavisi yalnızca estetik amaçlarla sınırlı kalmayıp, ortopedik sorunlardan saç dökülmesine kadar pek çok alanda tercih edilmektedir. Bu tedavide kullanılan hücreler kökenlerine göre üç ana gruba ayrılır: embriyonik kök hücre, pluripotent kök hücreler ve yetişkin kök hücreleri.
Embriyonik kök hücreler, gelişimin çok erken evrelerinde elde edilir ve vücuttaki tüm hücre tiplerine dönüşme potansiyeline sahiptir. Etik ve yasal tartışmalar nedeniyle klinik uygulamalarda daha az tercih edilir.
Pluripotent kök hücreler, sınırlı sayıda hücre tipine dönüşebilme özelliğine sahiptir. Araştırma alanında oldukça değerli olan bu hücreler, çeşitli hastalıkların tedavisinde umut vadetmektedir.
Yetişkin kök hücreleri ise bireyin kendi vücudundan elde edilir ve bağ dokusunu, kıkırdağı ya da cildi onarmada doğrudan kullanılabilir. Fibrocell yöntemi de bu gruba dahildir ve kişisel doku uyumu sayesinde tedavi sonrası yan etki riski oldukça düşüktür.
Kök hücre tedavisi fiyatı, kullanılan hücre türüne, uygulanacak seans sayısına ve tedavinin uygulanacağı bölgeye göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, dizlere kök hücre tedavisi yaptıranlar ile saç kök hücre tedavisi yaptıran bireyler farklı protokollerle tedavi edilir. Bunun yanında tedavinin uygulandığı klinik, kullanılan laboratuvar teknolojileri ve hekim tecrübesi de fiyatı etkileyen unsurlar arasındadır. Ortalama olarak kök hücre tedavileri, diğer estetik ya da ortopedik tedavilere göre daha uzun ömürlü etkiler sunduğu için maliyet açısından da avantaj sağlayabilir.
Kök hücre tedavisi, modern tıbbın sunduğu en yenilikçi ve umut verici yöntemlerden biridir. Hasarlı dokuların yenilenmesini desteklemesi, birçok hastalıkta alternatif bir iyileşme süreci sunması nedeniyle, günümüzde sıklıkla tercih edilmektedir. Bu yöntem her hasta için uygun olmayabilir. Kök hücre tedavisinin planlanmasında, hastanın genel sağlık durumu, mevcut hastalıkları ve bağışıklık sistemi gibi birçok faktör dikkate alınmalıdır. Bazı özel durumlarda bu tedaviden kaçınılması ya da tedavi kararının ertelenmesi gerekebilir.
Öncelikle vücudunda aktif enfeksiyon bulunan bireyler için kök hücre tedavisi uygun değildir. Enfeksiyon, bağışıklık sistemini etkileyerek hem tedavi sürecini hem de hastanın genel durumunu riske atabilir. Bu nedenle enfeksiyonun kontrol altına alınması, tedavi öncesi en önemli koşullardan biridir.
Kanser hastaları için de kök hücre tedavisi dikkatle ele alınmalıdır. Özellikle ileri evre kanser tanısı almış bireylerde, tedavinin tümör hücreleriyle etkileşime girme riski taşıyabileceği unutulmamalıdır. Bazı durumlarda, vücuda tekrar kök hücre verilirken kanserli hücrelerin de taşınma ihtimali söz konusu olabilir. Bu durum, hastalığın nüks etme riskini artırabilir. Bu nedenle, aktif ya da yakın zamanda tedavi edilmiş kanser öyküsü olan bireylerde kök hücre tedavisi kararları uzman onkoloji değerlendirmeleriyle birlikte verilmelidir.
Bağışıklık sistemi bozukluğu olan hastalar da kök hücre tedavisi için dikkatle değerlendirilmelidir. Otoimmün hastalıklar ya da bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanan bireylerde, kök hücrelerin beklenen iyileştirici etkisi sınırlı kalabilir. İşlem sırasında gelişebilecek komplikasyon riski daha yüksek olabilir.
Hamilelik döneminde ise kök hücre tedavisinin güvenliği hakkında yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır. Anne adayının ve bebeğin sağlığı açısından, gebelik sürecinde bu tür ileri tedavi yöntemlerinin uygulanması genellikle önerilmez. Tedavi ihtiyacı varsa, doğum sonrası döneme ertelenmesi daha güvenli bir yaklaşım olacaktır.
Kök hücre tedavisinin uygulama süreci, enjeksiyon ya da bazı durumlarda cerrahi girişimleri içerebilir. Kanama bozukluğu olan bireylerde bu uygulamalar riskli olabilir. Trombosit düşüklüğü veya pıhtılaşma sorunları olan hastalarda işlem sırasında ya da sonrasında ciddi komplikasyonlar gelişebilir. Bu nedenle kanama eğilimi olan bireylerde tedavi kararı öncesinde kapsamlı bir hematolojik değerlendirme yapılmalıdır.
Tüm bunlara ek olarak, kök hücre tedavisi sadece bu alanda deneyimli ve yetkin sağlık profesyonelleri tarafından uygulanmalıdır. Onaylı olmayan kliniklerde, denetimsiz ve bilimsel temeli olmayan tedaviler hem etkisiz sonuçlar doğurabilir hem de ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle tedaviye uygunluk değerlendirmesi yapılmadan ve uzman görüşü alınmadan hiçbir şekilde kök hücre tedavisine başlanmamalıdır.
Kök hücre tedavisi birçok hastalık için umut vaat eden bir seçenek olsa da, her birey için uygun değildir. Özellikle yukarıda belirtilen durumlar söz konusuysa, tedavi ertelenmeli ya da alternatif yaklaşımlar değerlendirilmelidir. Bu nedenle, kök hücre tedavisi düşünüyorsanız öncelikle detaylı bir sağlık değerlendirmesi yaptırmalı ve uzman hekim görüşüne başvurmalısınız.
Kök hücre tedavisi, bireyin ihtiyaç duyduğu bölgeye ve seçilen uygulama yöntemine göre değişmekle birlikte genellikle 3-4 aylık bir süreci kapsar. Tedavi, ilk olarak kulak arkasından alınan küçük bir deri örneğiyle başlar. Bu örnek, hastanın kanıyla birlikte özel laboratuvarlara gönderilir. Laboratuvar ortamında fibroblastların kültürü yapılır ve bu süreç yaklaşık 4-6 hafta sürer. İlk enjeksiyon bu sürecin sonunda gerçekleştirilir. Toplamda genellikle 3 seans planlanır ve bu seanslar 3-4 haftalık aralıklarla uygulanır. Bu süre zarfında cilt altında yeni doku oluşumu başlar ve tedavinin etkileri zamanla gözle görülür hâle gelir.
Kök hücre tedavisinin etkileri diğer estetik ve yenileyici uygulamalara kıyasla oldukça uzun sürelidir. Özellikle kişiye özel olarak geliştirilen fibrocell tedavisinde, hastanın kendi hücreleri kullanıldığı için sonuçlar daha doğal ve kalıcı olur. Uygulanan bölgeye göre değişmekle birlikte, cilt gençleştirme ve onarımında 4-5 yıla kadar etkili olduğu klinik çalışmalarla gösterilmiştir. Bu süre zarfında ciltteki canlılık, esneklik ve sıkılık korunur. Kalıcılığı artırmak için sağlıklı yaşam tarzı, güneş koruması ve düzenli cilt bakımı önerilir.
Diz eklemi başta olmak üzere, özellikle osteoartrit gibi kıkırdak kaybına neden olan rahatsızlıklarda uygulanan kök hücre tedavisi, bölgedeki hasarlı dokuların onarılmasını hedefler. Dizlere kök hücre tedavisi yaptıranlar, genellikle tedaviden sonraki birkaç hafta içinde ağrıda azalma, eklem hareketlerinde artış ve günlük yaşam aktivitelerinde daha rahat hareket etme gibi olumlu sonuçlar bildirmiştir. Kök hücreler, iltihaplanmayı azaltır ve hasar görmüş kıkırdak dokusunu onarmaya yardımcı olur. Tedavinin başarısı hastanın yaşına, hastalığın evresine ve genel sağlık durumuna göre farklılık gösterebilir.
Saç kök hücre tedavisi, özellikle saç dökülmesinin erken evrelerinde olan, saç kökleri hala canlı ve üretken bireyler için ideal bir seçenektir. Hem kadınlar hem de erkekler bu tedaviden faydalanabilir. Genetik yatkınlık, stres, hormonal dengesizlikler ve çevresel faktörler nedeniyle zayıflayan saç kökleri, kök hücre uygulaması sayesinde yeniden canlanabilir. Kişinin kendi hücreleri kullanıldığı için alerji riski bulunmamaktadır ve tedavi oldukça güvenlidir. Uygulama sonrasında saç yoğunluğunda artış, saç telinde kalınlaşma ve saç dökülmesinde azalma gözlemlenir. Etkili sonuçlar için seansların düzenli yapılması önerilir.