Sjögren Sendromu, vücudun tükürük bezleri ve gözyaşı bezlerinin kronik olarak iltihaplanması sonucu oluşan bir otoimmün hastalıktır. Ağız kuruluğu ve göz kuruluğu gibi şikayetlerle belirti gösterir. Özellikle 40 yaş üstü kadınlarda daha sık görülmekle birlikte, her yaş grubunda ortaya çıkabilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir.
Sjögren sendromu, tükürük ve gözyaşı bezlerini etkileyen bir hastalıktır ve otoimmün hastalıklar kategorisine girer. Sendrom, göz ve ağız kuruluğu gibi görünüşte zararsız şikayetler ile başlar, ancak yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Sjögren sendromunun dikkat çekici özelliği, hangi belirtilerin öne çıktığına bakılmaksızın vücudun diğer organları veya sistemleri de etkileyebilen otoimmün hastalıklar gibi genel bir etkiye sahip olmasıdır.
Sendrom genel olarak yeterince bilinmediği için tanısı geç konulabilir ve bu nedenle hastalar uzun süre boyunca yaşam kalitesini düşüren semptomlarla başa çıkmak zorunda kalabilir.
Sjögren Sendromu veya Sicca Sendromu, iki farklı formda meydana gelebilir: Primer ve sekonder.
Primer Sjögren Sendromu, başka bir sağlık sorunu olmayan bireylerde görülür. Bu durumda, vücudun kendi dokularına saldırarak tükürük bezleri ve gözyaşı bezlerinde iltihaplanmaya neden olabilir.
Sekonder Sjögren Sendromu (Sicca Sendromu), Lupus, Polimyozit ve Romatoid artrit gibi hastalıkların eşlik ettiği durumlarda gelişebilir. Bu hastalıkların varlığı, vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırmasına ve Sjögren Sendromu belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açabilir.
Sjögren Sendromu, 20 yaşın altındaki bireylerde nadir görülse de her yaş grubundan ve etnik kökenden insanları etkileyebilir. Hastaların %90'ından fazlası kadınlardan oluşur. Aynı zamanda, aile geçmişinde Sjögren Sendromu olan bir birey varsa, bu hastalığa sahip olma riski artabilir.
Sjögren Sendromu (Sicca Sendromu), her bireyi farklı etkiler ve belirtiler farklı şiddette seyreder. Sık görülen belirtiler:
Sjögren sendromunun sık görülen belirtisi ağızdaki kuruluktur. Ağız içinde yeterli miktarda tükürük salgısı bulunmazsa, diş çürükleri ve diş eti problemlerinin yanı sıra mantar plaklarının oluşmasına da sebep olabilir.
Gözler kuru ve kumlu hissedilebilir, yanma ve kızarıklık olabilir. Uyurken fazla çapak birikebilir. Gözler güneş ışığına karşı hassas olabilir.
Vücudumuzda üç çift büyük tükürük bezi vardır: dil altında, kulakların önünde yanak altında ve ağzın arkasında. Bu bezler bazen şişebilir ve hissedilebilir. Yaşanan şişme kabakulağa benzetilebilir ve hassas hale gelerek ateş de yapabilir.
Sjögren sendromu, Candida adı verilen bir mantarın varlığıyla ilişkilendirilir.
Vajinada ağrı ve irritasyona neden olabilen Sjögren Sendromu, kuruluktan kaynaklanan bir durumdur. Bu hastalık kadınlar için acı verici bir deneyime sebep olabilir.
Yorgunluk yaygın bir belirtisidir. Bu semptom, hem hastalığın doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkabilir, hem de uzun süreli bir hastalığa sahip olmanın yarattığı fiziksel ve duygusal stresin bir sonucu olarak görülebilir.
Sjögren sendromu kompleks bir hastalıktır ve profesyonel tıbbi değerlendirme gerektirir. Toplumda her 100 kişiden birinde görülen Sjögren sendromu, 65 yaş ve üstü geriatrik yaş grubunda %5'e kadar çıkabilir. 40 yaşından sonra sıklıkla ortaya çıkan bu hastalık, kadınlarda erkeklere kıyasla 9-10 kat daha fazla rastlanır.
Hastalığın belirtileri 40'lı yaşlardan sonra başlar ve diğer sağlık sorunları için kullanılan ilaçların yan etkileriyle karıştırılabilir. Yüksek tansiyondan depresyona kadar çeşitli hastalıkların tedavisi için alınan ilaç miktarının artmasıyla bu durum daha da karmaşık hale gelebilir.
Yaşlı bireylerde meydana gelen kuruluk veya eklem ağrıları, yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak yorumlanabilir ve bu da tanı sürecini zorlaştırabilir. Bu sebeplerin hepsi hastalığın doğru teşhis edilmesini geciktirebilir.
Ağız kuruluğu yalnızca rahatsızlık hissi yaratmakla kalmaz, aynı zamanda çiğneme ve yutmayı güç hale getirerek beslenme düzenini bozar. Sürekli yaşanan ağız kuruluğu ise diş sağlığını olumsuz etkiler ve sık sık diş çürüğü gelişmesine neden olabilir.
Göz kuruluğu da göz yüzeyinde tahrişe, kızarıklığa ve zamanla kornea hasarına yol açabilir. Tedavi edilmediğinde görme kalitesinde kalıcı bozulmalar görülebilir.
Sjögren sendromunun teşhisi, hastanın hikayesinin dinlenmesi ve detaylı bir fizik muayene ile başlamaktadır. Tanıda kullanılan başlıca yöntemler:
Doktor, şikayetleri dinleyerek hastalığın kökenini araştırır.
Gözlerinizde, ağzınızda veya tükürük bezlerinde meydana gelen değişiklikler, boynunuzdaki şişmiş lenf bezleri, kaslardaki hassasiyet ve eklemlerdeki iltihap incelenecektir.
Akciğerlerde herhangi bir değişiklik olup olmadığını belirlemek adına akciğer grafisi çekilir.
Sjögren Sendromu teşhisinde özel kan testleri önemli bir rol oynar. Ancak, Sjögren hastalarının hepsi bu belirtilere sahip olmayabilir veya bu belirtilere sahip olan herkes Sjögren sendromuna sahip değildir.
Gözyaşı üretiminin ölçülmesi için, alt göz kapağına küçük bir parça filtre kağıdı konularak yapılır.
Göz kuruluğunu doğru bir şekilde tespit etmek için etkili bir yöntemdir. Bu test sırasında, özel bir damla uygulanır ve ardından gözler slit-lamp adı verilen bir cihazla incelenir. Damla, gözdeki kuru veya zarar görmüş bölgeleri belirlemek için kullanılır.
Tükürük seviyesini değerlendirmeye ve ağız nemliliğini belirlemeye yardımcı olur.
Sjögren sendromunda tedavi uzun süreli bir plan gerektirir ve hidroksiklorakin gibi ilaçlar kullanılabilir. İlaç, otoimmün mekanizmayı hedef alarak vücuttaki hücrelere zarar verme eğilimindedir ve genellikle kas ve eklem ağrılarına iyi gelmektedir.
Ağız kuruluğunu gidermek için tükürük salgısını artıran ilaçlar önerilebilir, aynı zamanda hassas dişler için uygun diş macunları, gargara çözeltileri, pastiller ve sakızlar da faydalı olabilir.
Göz kuruluğu durumunda ise suni gözyaşı damlaları veya jeller kullanılabilirken, kornea hasarı varsa doktor daha ileri tedaviler önerebilir.
Sjögren sendromu kronik bir hastalık olduğu için günlük yaşamda alınacak önlemler, ağız kuruluğu, göz kuruluğu ve diğer şikayetlerin hafiflemesini sağlar. Uzman desteği ve düzenli takip ile birlikte yaşam tarzı değişiklikleri de tedavinin bir parçasıdır.
Kış aylarında ağız ve göz kuruluğunu önlemek için yatak odasında ev tipi nemlendiriciler kullanarak hava nemli tutulabilir.
Tuzlu su spreyleriyle burun sık sık nemlendirilerek nefes alma kolaylaştırılabilir.
Gün boyunca yeterli miktarda sıvı tüketimine dikkat edilmeli.
Cilt kuruluğuna karşı banyo sonrası nemlendirici krem uygulamak alışkanlık haline getirilebilir.
Vajinal kuruluk şikayeti varsa jinekolog desteği alınabilir.
Çene altı veya kulak önünde şişlik fark edildiğinde doktora başvurulmalıdır.
Hidroksiklorakin içeren ilaçlar kullanılırsa, güneşli günlerde yüksek koruma faktörlü güneş kremi uygulanabilir.
Altı ayda bir göz muayenesi yaptırarak göz kuruluğu ve görme sağlığını kontrol altında tutulabilir.
Göz Kuruluğu İçin Ek Öneriler:
Göz kuruluğunu önlemek için doktor onayı ile suni gözyaşı damlaları ve jel formları düzenli olarak kullanılabilir.
Uzun süre ekran başında çalışan kişiler sık sık mola vererek gözlerini dinlendirebilir.
Sjögren sendromu, bağışıklık sisteminin tükürük bezlerine zarar vermesi sonucu tükürük üretiminin azalmasına neden olabilir. Bu durum ağız kuruluğuna, yutma güçlüğüne, tat alma duyusunda azalmaya ve diş çürüklerinde artışa yol açar.
Göz kuruluğu tedavisinde sık kullanılan yöntem suni gözyaşı damlaları ve nemlendirici jellerdir. Gözyaşı miktarı yetersiz olduğu için düzenli kullanım ve gerektiğinde göz doktoru kontrolünde antiinflamatuar damlalar tercih edilebilir.
Sjögren sendromu teşhisi, hastanın şikayetlerinin detaylı değerlendirilmesi, gözyaşı testleri, tükürük akış hızı ölçümü ve otoantikorları gösteren kan testleriyle konulabilir. Gerekli durumlarda dudak içi tükürük bezi biyopsisi de tanıyı kesinleştirmek adına yapılabilir.
Sjögren sendromu kronik bir hastalıktır ve tamamen iyileşme mümkün değildir. Ancak düzenli doktor kontrolleri, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı önlemleri sayesinde belirtiler önemli ölçüde kontrol altına alınabilir ve yaşam kalitesi korunabilir.