Sarı nokta hastalığı, tıptaki adıyla yaşa bağlı makula dejenerasyonu, özellikle ileri yaşlarda görme kaybına neden olan önemli bir göz hastalığıdır. Hastalığın kuru ve yaş tip olmak üzere iki farklı formu bulunmaktadır. Kuru tip, daha yavaş ilerleyen bir süreç izlese de, uzun vadede görsel fonksiyonlarda kayıplara yol açabilmektedir. Bu kayıplar arasında kontrast duyarlılıkta azalma, karanlık adaptasyonunda zorluk, elektrofizyolojik duyarlılıkta bozulma ve görme keskinliğinde azalma sayılabilir. Son yıllarda geliştirilen Fotobiomodülasyon (FBM) Terapisi, kuru tip sarı nokta hastalığında görme kalitesini artırmayı hedefleyen etkili bir yöntem olarak öne çıkmaktadır.
FBM terapisi, göze dönüşümlü olarak uygulanan kırmızı ve sarı ışık uyarılarına dayanan, yenilikçi bir tedavi yöntemidir. Avrupa ve Amerika’daki sağlık otoritelerince onaylanan bu terapi, kuru tip sarı nokta hastalığının görme üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmayı amaçlar. FBM terapisi, göz dokularına herhangi bir zarar vermeden, görsel fonksiyonlarda iyileşme sağlayabilmektedir. Özellikle kontrast duyarlılığın ve elektrofizyolojik testlerdeki (mfERG) sonuçların olumlu yönde değiştiği gözlemlenmiştir.
FBM terapisinde iki farklı protokol bulunmaktadır:
Bu protokoller hastanın durumuna göre düzenlenir ve tedavi sırasında hiçbir yan etkisi olmadığı kanıtlanmıştır.
Tedavi, kuru tip sarı nokta hastalığının tamamen iyileşmesini sağlamasa da, görme kalitesinde önemli bir artış sunmaktadır. Orta evre kuru tip vakalarında, görme eşelinde hastaların okuyabildiği satır sayısında belirgin bir artış görülmüştür. FBM terapisi, görme fonksiyonlarının korunması ve hastaların yaşam kalitesinin artırılması açısından umut verici bir yöntemdir.
FBM terapisinin yanı sıra, kuru tip sarı nokta hastalığında mikronütrisyon tedavisi adı verilen vitamin destekleri de önerilmektedir. Görme kaybının önlenebilmesi için düzenli göz muayeneleri ile hastalığın yakın takibi oldukça önemlidir.
Fotobiomodülasyon terapisi, kuru tip sarı nokta hastalığında görsel fonksiyonların korunması ve iyileştirilmesi adına etkili bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Göz sağlığı alanında devrim niteliğinde olan bu tedavi yöntemi, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de giderek yaygınlaşmaktadır. Eğer kuru tip sarı nokta hastalığınız varsa, göz sağlığı ve hastalıkları doktoru ile görüşerek FBM terapisi hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
Sarı nokta hastalığı (makula dejenerasyonu), görme merkezini etkileyerek zamanla merkezi görme kaybına yol açan, ilerleyici bir retina hastalığıdır. Özellikle 50 yaş üstü bireylerde sık görülen bu hastalık, günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Sarı nokta hastalığı, kuru ve yaş tip olmak üzere iki ana formda incelenir.
Kuru tip sarı nokta hastalığı, tüm olguların yaklaşık %85-90’ını oluşturur ve daha yavaş ilerler. Zamanla görme kaybı ciddi boyutlara ulaşabilir. Son yıllarda, kuru tip sarı nokta hastalığı için geliştirilen fotobiomodülasyon terapisi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatma potansiyeli ile dikkat çekmektedir. Bu yöntem, düşük seviyeli lazer ya da LED ışıklarının hücre metabolizmasını uyararak retina hücrelerinin fonksiyonunu iyileştirmeyi amaçlar. Araştırmalar, bu tedavi yönteminin antiinflamatuar etkiler göstererek hücre içi enerji üretimini artırabileceğini ve oksidatif stresi azaltabileceğini ortaya koymaktadır.
Sarı nokta hastalığı başlangıçta belirgin bir şikayet yaratmayabilir. İlerleyen dönemlerde aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:
Bu belirtiler özellikle kuru tip sarı nokta hastalığında yavaş yavaş ilerler. Düzenli göz kontrolleri, hastalığın erken teşhisi açısından büyük önem taşır.
Sarı nokta hastalığında tedavi, hastalığın tipine göre değişiklik gösterir. Yaş tipte göz içine uygulanan anti-VEGF enjeksiyonlarıyla görme kaybı yavaşlatılabilirken, kuru tip sarı nokta hastalığı için henüz tamamen iyileştirici bir tedavi bulunmamaktadır. Bazı destekleyici tedavi yaklaşımlarıyla hastalığın ilerlemesi kontrol altına alınabilir. Bu tedavi yaklaşımları arasında şunlar yer alır:
Fotobiomodülasyon terapisi: Hücre yenilenmesini ve enerji üretimini destekler.
Fotobiomodülasyon terapisi, özellikle kuru tip hastalarda hücre sağlığını destekleyerek görme yetisinin korunmasına katkı sağlayabilir. Bu tedavi, göz doktoru tarafından uygun görülen periyotlarda uygulanan non-invaziv bir yöntemdir. Fototerapi sırasında hasta ağrı ya da rahatsızlık hissetmez ve tedavi sonrası günlük yaşama hemen dönülebilir. Bu yöntemin düzenli uygulanmasıyla hastaların yaşam kalitesinin artırılması ve görsel fonksiyonlarının mümkün olduğunca korunması hedeflenmektedir.
Sarı nokta hastalığı, özellikle yaşla birlikte ortaya çıkan ve merkezi görme yetisini etkileyen bir retina hastalığıdır. Erken evrelerde hastalar genellikle herhangi bir belirti yaşamaz. Hastalık ilerledikçe, merkezi görmede bulanıklık, okuma sırasında harflerin silik görünmesi, yüzleri tanımakta zorluk çekilmesi ve detayların seçilememesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Renklerin soluk veya farklı algılanması, düz çizgilerin eğri veya kırık görünmesi ve loş ortamlarda daha zor görme gibi problemler de sıkça karşılaşılan belirtiler arasındadır. Görsel bozulmalar genellikle yavaş ilerler ve her iki gözü etkileyebilir. Bu nedenle, belirtiler fark edilmeye başlandığında bir göz hastalıkları uzmanına başvurmak büyük önem taşır.
Fotobiomodülasyon, düşük seviyeli ışık enerjisi kullanılarak hücre metabolizmasını desteklemeyi amaçlayan yeni nesil bir tedavi yaklaşımıdır. Sarı nokta hastalığında özellikle kuru tip formda tercih edilen bu yöntem, retinadaki hücrelerin oksidatif stresle mücadelesine yardımcı olur. Işık tedavisi, retina hücrelerinin enerji üretimini artırarak hücresel hasarın azalmasına ve görsel fonksiyonların korunmasına katkı sağlayabilir. Tedavi genellikle ağrısız ve non-invazivdir, ayrıca düzenli aralıklarla uygulandığında hastalığın ilerleyişini yavaşlatma potansiyeline sahiptir. Her hasta için uygunluğu farklılık gösterebileceği için, fotobiomodülasyonun kullanımı mutlaka uzman bir hekimin değerlendirmesiyle belirlenmelidir.
Kuru tip sarı nokta hastalığında şu anda hastalığı tamamen ortadan kaldıran bir tedavi bulunmamaktadır. Ancak hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve görme kaybını kontrol altına almak mümkündür. Bu amaçla kullanılan en önemli yöntemlerden biri, antioksidan vitamin ve mineral takviyeleri içeren AREDS veya AREDS2 formülasyonlarıdır. Bu takviyeler, özellikle hastalığın orta veya ileri evresindeki bireylerde olumlu sonuçlar verebilir. Beslenme düzeninin sağlıklı hale getirilmesi, omega-3 yağ asitlerinden zengin gıdaların tercih edilmesi, taze sebze ve meyve tüketiminin artırılması da önerilir. Sigaranın bırakılması, düzenli egzersiz yapılması ve fotobiomodülasyon gibi destekleyici tedavilerin uygulanması hastalık sürecinde önemli bir rol oynar. Ayrıca görme kaybını telafi etmek amacıyla büyüteç gibi yardımcı görme araçlarından da faydalanılabilir.
Hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve yaşam kalitesini korumak adına bazı basit ama etkili önlemlerin alınması oldukça önemlidir. Öncelikle düzenli göz muayeneleri sayesinde hastalığın gidişatı yakından takip edilebilir ve olası komplikasyonlar erken dönemde fark edilebilir. Güneş ışığına doğrudan maruz kalmaktan kaçınmak ve dışarı çıkarken koruyucu gözlük kullanmak, UV ışınlarının retina üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Evde Amsler grid adı verilen basit bir testle görme alanındaki değişiklikleri kontrol etmek, yaş tipe geçiş belirtilerini erken fark etme açısından faydalıdır. Lutein ve zeaksantin gibi göz sağlığını destekleyen antioksidanları içeren besinlerin düzenli olarak tüketilmesi, retina hücrelerini güçlendirebilir. Tüm bunların yanında, sigara kullanımından uzak durmak, alkol tüketimini sınırlamak ve genel sağlık durumunu koruyacak şekilde beslenmeye özen göstermek, hastalığın ilerlemesini önleyici en önemli adımlardan biridir.