Keratokonus, gözün en ön kısmında yer alan ve saat camı gibi şeffaf yapıda olan kornea tabakasının zamanla incelmesi ve öne doğru sivrileşmesiyle karakterize ciddi bir göz hastalığıdır. Genellikle ergenlik döneminde başlayan bu hastalık, ilk etapta tek gözde görülse de zamanla her iki göze de yayılabilir. Keratokonusun gelişiminde en sık karşılaşılan nedenlerden biri, gözleri şiddetli biçimde kaşımaktır. Özellikle çocuklarda alerji nedeniyle oluşan göz kaşıntıları bu hastalığın temel tetikleyicilerindendir.

Alerjik hastalıklarla birlikte gözde sulanma, kızarıklık ve çapaklanma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durum, çocukların gözlerini sürekli ve sert şekilde kaşımasına neden olur. Zamanla bu davranış, kornea dokusunun zayıflamasına ve şekil değiştirmesine yol açarak keratokonus gelişimini başlatabilir. Yapılan araştırmalar, alerjik astımı ve alerjik göz hastalıkları bulunan çocuklarda keratokonus görülme sıklığının anlamlı şekilde arttığını ortaya koymaktadır.

Coğrafi Etkiler ve Artan Vaka Sayıları

Keratokonus sadece bireysel alışkanlıklarla değil, çevresel faktörlerle de ilişkilidir. Türkiye'de özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi gibi toz ve polen miktarının yoğun olduğu bölgelerde bu hastalığa daha sık rastlanmaktadır. Son yıllarda İzmir ve çevresinde de keratokonus vakalarında gözle görülür bir artış yaşandığı bildirilmektedir. Modern şehir yaşamının getirdiği steril ortamlar çocuklarda alerjik hastalıkların daha sık görülmesine yol açmakta, bu durum da keratokonus riskini artırmaktadır.

Cross Linking Tedavisi ile Hastalık Durdurulabilir

Keratokonusun tedavisinde en etkili yöntemlerden biri son yıllarda geliştirilen Cross Linking (korneal çapraz bağlama) yöntemidir. Bu tedavide öncelikle damla anestezi uygulanır, ardından korneanın yüzeyindeki epitel dokusu nazikçe alınır. Göz yüzeyine vitamin içerikli özel bir damla damlatılır ve ardından kornea ultraviyole (UV) ışığı ile güçlendirilir.

Bu işlemin temel amacı, hastalığın ilerlemesini durdurmak ve kornea yapısını sabitlemektir. Operasyon sonrasında doktorun önerdiği damlaların düzenli kullanımı ve kontrol muayenelerine uyum, tedavi başarısı açısından büyük önem taşır.

Gözlük ve Kontakt Lens Kullanımı

Keratokonus hastalarında, görme bozukluğu ilerledikçe sıradan gözlük camları yetersiz kalabilir. Bu durumda hastaya özel olarak tasarlanmış sert kontakt lensler veya keratokonusa özgü hibrit lensler önerilebilir. Lensler, korneanın düzensiz şeklini dengeleyerek daha net bir görüş sağlar. Bazı ileri vakalarda ise kornea içine halka yerleştirme gibi cerrahi yöntemlere başvurulabilir. En uygun tedavi yaklaşımı, hastanın bireysel durumu ve hastalığın evresine göre göz doktoru tarafından belirlenir.

Keratokonusun Belirtileri Nelerdir?

Keratokonus hastalığı, ilerleyici seyirli bir kornea bozukluğu olup erken dönemde fark edilmediği takdirde ciddi görme kaybına yol açabilir. Bu nedenle hastalığın belirtilerini tanımak, tedaviye erken dönemde başlanabilmesi açısından büyük önem taşır. İşte keratokonusun en sık karşılaşılan ve dikkat edilmesi gereken belirtileri:

 

  • Gözlükle bile tam olarak düzeltilemeyen görme bozukluğu: Keratokonusun en belirgin özelliği, standart gözlük camları ile görme kalitesinin yeterince iyileştirilememesidir. Hastalar, gözlük numaraları sürekli değişse bile net görüş elde edemez. Bu durum genellikle gözlük reçetesine rağmen net görememe şikâyetiyle fark edilir.

 

  • Işığa karşı artan hassasiyet (fotofobi): Korneanın incelmesi ve düzensizleşmesi, ışığın retinaya düzensiz şekilde kırılmasına neden olur. Bu da özellikle parlak ışıklar karşısında rahatsızlık hissine ve kamaşmaya yol açar. Gün ışığında veya gece far ışıklarında gözlerde aşırı hassasiyet gelişebilir.

 

  • Gece görüşünde zayıflama: Kornea şeklinin bozulmasıyla birlikte gözün ışığı odaklama kabiliyeti azalır. Bu durum, gece veya loş ışıkta görme kalitesinde belirgin düşüşe neden olur. Özellikle araba kullanırken veya düşük ışıklı ortamlarda görüş zorlaşır.

 

  • Gözleri kısarak daha iyi görmeye çalışma ihtiyacı: Keratokonus hastaları, net görebilmek için göz kapaklarını kısarak bakma eğilimindedir. Gözleri kısmak, görüntünün belli noktalardan geçmesini sağlayarak geçici bir netlik sağlasa da bu durum uzun vadede göz yorgunluğuna ve baş ağrılarına yol açabilir.

 

  • Sürekli tekrarlayan baş ve göz ağrıları: Düzensiz kırma kusurları ve gözün sürekli odaklanmaya çalışması, göz kaslarında gerilime neden olabilir. Bu da gün içinde tekrarlayan baş ağrılarına, göz çevresinde rahatsızlığa ve göz yorgunluğuna sebep olabilir.

 

  • Beklenmedik şekilde artan astigmat: Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde normal sınırlarda seyreden astigmat değerlerinin zamanla hızla yükselmesi, keratokonus açısından önemli bir uyarı işareti olabilir. Bu tür vakalarda hastanın gözlük numarası sık sık değişir ve buna rağmen görüş netleşmez. Astigmatın bu şekilde düzensiz ve progresif bir seyir göstermesi keratokonusun habercisidir.

 

Belirtilerden biri ya da birkaçı varsa, kişinin gecikmeden bir göz hastalıkları uzmanına başvurması oldukça önemlidir. Keratokonusun erken teşhisi, hastalığın ilerlemesini durdurmaya yönelik tedavi seçeneklerinin başarı oranını artırır.

Tanı geciktiğinde ise korneada ileri derecede sivrilme, incelme ve zamanla opaklaşma gelişebilir. Bu durumda hastalık sadece medikal veya lens tedavisi ile değil, kornea nakli gibi daha ileri cerrahi işlemlerle tedavi edilebilir hale gelir.

Bu nedenle, çocukluk döneminde başlayan görme bozukluğu, gözlükle giderilemeyen netlik problemleri veya sık değişen gözlük reçeteleri gibi durumlar ciddiyetle ele alınmalı; rutin göz muayeneleri ihmal edilmemelidir.

Alerjik Göz Kaşıntısı ve Keratokonus Arasındaki Bağlantı

Özellikle çocuklarda alerji yaygın bir sorundur ve buna bağlı olarak gelişen göz kaşıntısı, keratokonusun ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Alerjisi olan çocuklar, kaşıntıyı bastırmak amacıyla gözlerini yoğun şekilde ovuşturabilir. Bu davranış, korneaya tekrarlayan mikrotravmalar oluşturarak hastalığın gelişmesini hızlandırır.

Bu nedenle alerjik göz hastalıkları yaşayan çocukların, gözlerini kaşımamaları için bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Alerjiyi kontrol altına alacak antihistaminik damlalar veya diğer medikal çözümler hekimin önerisiyle kullanılmalıdır.

Keratokonus hastalığı, erken teşhis ve doğru tedavi ile kontrol altına alınabilir bir göz rahatsızlığıdır. Özellikle çocuklarda alerji ve kaşıntı gibi durumların ihmal edilmemesi, bu hastalığın önlenmesinde ve ilerlemesinin durdurulmasında büyük rol oynar. Düzenli göz kontrolleri, bilinçli lens veya gözlük kullanımı ve uygun medikal tedavi sayesinde daha net bir görüş mümkün hale gelir.

Sık Sorulan Sorular

Keratokonus nasıl teşhis edilir?

Keratokonus teşhisi, doktor tarafından yapılacak detaylı bir muayene ile konur. İlk aşamada gözlükle düzelmeyen görme bozukluğu tespit edilir. Ardından kornea topografisi veya pachymetry gibi özel testlerle korneanın şekli ve kalınlığı ölçülerek keratokonus varlığı doğrulanabilir. Erken teşhis, hastalığın ilerlemesini durdurmak için önemlidir.

Keratokonus tedavisinde en etkili yöntem nedir?

Keratokonus tedavisinde etkili yöntemlerden biri Cross Linking tedavisidir. Keratokonus, korneanın yapısını güçlendirerek hastalığın ilerlemesini durdurur. Aynı zamanda, görme kaybını önlemek için gözlük veya kontakt lensler de kullanılabilir. İleri vakalarda, hastaların görme seviyesini artırmak amacıyla kornea içine halkalar yerleştirilebilir veya kornea nakli gerekebilir.

 

Keratokonusun tedavisi ne kadar sürer?

Cross Linking tedavisi kısa bir süre içinde tamamlanır ve işlem sonrasında iyileşme süreci birkaç hafta sürebilir. Tedavi sonrasında hastaların düzenli kontrol muayenelerine gitmesi gereklidir. Tedavi sonrası süreç hastalığın şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

 

Keratokonus tedavisi için hangi yaş daha uygundur?

Keratokonus genellikle ergenlik dönemi ve genç yaşlarda başlar. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, hastalığın ilerlemesi o kadar durdurulabilir. Cross Linking gibi tedavi yöntemleri, genellikle hastalığın erken dönemlerinde en etkili sonuçları verir. İleri yaşlarda da tedavi uygulanabilir ama tedavi süreci zorlayıcı olabilir.

Oluşturma Tarihi : 28.04.2025
Güncelleme Tarihi : 25.06.2025
İletişim : 444 23 23
İletişim Formu Covid-19 Bilgilendirme
Bu internet sitesi veri politikalarına uygun çerezler kullanır. Bu internet sitesine bakmaya devam etmeniz, çerez kullanımımızı kabul ettiğiniz anlamına gelir.